Popülizm olarak nitelendirilen siyaset yapma biçimi ve siyasî hareketler, son zamanlarda dünya genelinde demokrasiyle yönetilen ülkelerde yaygınlaşmakta ve bazı ülkelerde iktidar konumunda bulunmaktadırlar. Dünya genelinde birbirlerinden farklı ideolojilere sahip, popülist siyasi hareketler önemli ölçüde benzer iddia, talep ve tepkileri dile getirerek benzer bir siyaset yapma biçimi sergilemektedirler.1 Bu nedenle, dünya genelinde popülist siyasi hareketler bulundukları ülke, coğrafi bölge ve kıtalara göre değişebilen özellikler ve özellik yoğunlukları göstermekle birlikte, pek çok ortak özelliklere sahip bulunmaktadırlar.
Popülistlerin en temel ve ortak özelliği, toplumları biz ve onlar şeklinde, kimi zaman, dost-düşman ayrımına dönüşebilecek ölçüde çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir siyaset izlemeleridir.2 Popülistler biz olarak nitelendirip, kendilerinden gördükleri halk kesimini türdeş ahlaken saf ve gerçek halk olarak görmektedirler,3 Ülke toplumlarına özgü kültürel nitelik ve geleneklere vurgu yaparak yerli ve gerçek halktan olduklarını vurgulayan popülistler, gerçek halkı sadece kendilerinin temsil ettiklerini iddia ederler.4 Popülistler, siyasi rakiplerini ve rakip siyasi iktidarları, gerçek halkı temsil et-
1meyen5, adaletsiz, ahlaken çökmüş, yozlaşmış, ahlaken zayıf elitler ve seçkinler olarak tanımlarlar.6
Popülizmin demokrasiler üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu söylemek mümkündür.7 Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel açıdan rahatsızlıkları olan ve bu rahatsızlık ve tepkilerini dile getirme ve siyasi sürece yeterli ölçüde katkı verme imkanlarını bulamamış olan halk kesimlerine bu imkanların sağlanması, popülizmin demokrasiye olan en önemli olumlu etkisidir.8 Keza, popülist iktidarların kendilerinden gördükleri halk kesimlerine daha önce yapılmış haksızlık ve ötekileştirmeleri sona erdirmeleri, daha önce devletin imkanlarından göreceli olarak uzak tutulmuş olan bu kesimlerin devletin imkanlarından faydalandırılarak bu tür ötekileştirilme ve haksızlıkların sona erdirilmesi, böylece bu kesimlerin rahatsızlıklarının eskiye oranla önemli ölçüde giderilerek, toplumsal barış ve demokrasiye katkıda bulunulması, popülizmin, demokrasiye olumlu etkileri olarak ifade edilebilir.
Popülistlerin ülke halklarını biz ve onlar şeklinde ikiye ayıran kutuplaştırıcı ve çatışmacı bir siyaset izlemeleri, kendilerinden görmedikleri halk kesimlerini gerçek halk olarak görmemeleri, halkı sadece kendilerinin temsil ettiklerini düşünmeleri, kendilerine bağlı türdeş bir sivil toplum inşa etmeye çalışmaları, temel haklar ve bu temel haklar ve özgürlükleri güvence altına alan kontrol ve denge mekanizmaları hakkında olumsuz bir yaklaşıma sahip olmaları, demokrasi için önemli risk ve tehlike oluşturur. Popülistlerin bu tavır ve özellikleri, adalet, özgürlük ve eşitlik temel değerleri üzerine kurulu olan demokrasilerin bu temel değerlerine zarar verdiği gibi, demokrasinin olmazsa olmaz unsuru olan, temel insan hak ve özgürlüklerine ve bu hak ve özgürlükleri güven-
2ce altına alan, demokrasinin kontrol ve denge mekanizmaları olan anayasa, kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti gibi kurumlara da zarar verir.9 Popülist iktidarlar, muhalefetteyken karşı çıktıkları, ayrımcılık ve haksızlıkların benzerlerine neden olabilir, pekiştirebilir ya da farklı türlerini ortaya koyabilirler.10
2.Dünya savaşı öncesinde, ünlü Nazi hukukçu ve teorisyeni Carl Schmitt ve aynı görüşleri paylaşan diğer yazarlar tarafından savunulan popülist tavır, özellik ve yaklaşımlar, ülkeden ülkeye yayılan bir dalga halinde, özellikle bazı Avrupa ülkelerinde faşist siyasi hareketlere ve iktidarlara meşruluk zemini hazırlamış, bilindiği gibi bu gelişmeler, dünya tarihinin en büyük insanlık felaketleriyle sonuçlanmıştır.11
Demokratik toplumlarda ortaya çıkan ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal problemler, bu problemlerden olumsuz etkilenen halk kesimlerinde rahatsızlık ve tepkiler oluşturmakta, bu tepkiler, liderler ve lider kadroları tarafından popülist siyaset tarzında siyasi hareketlere dönüştürülmektedir.
Birbirleriyle karşılıklı etkileşim ve sebep sonuç ilişkisi içerisinde olan bu ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel problemleri tam olarak birbirlerinden ayırmak mümkün olmasa da, konuyu inceleme kolaylığı açısından bu problemleri dört ayrı başlık altında ele almak mümkündür:
3Demokrasi uygulamalarından kaynaklanan problemler.
Demokrasi uygulamalarından kaynaklanan problemlerin temel nedenini gerçek demokrasi kriteri olan, halkın kendisini yönetmesinin, diğer bir deyişle halkın halk tarafından yönetimi ilkesinin gerçekleşmemesi olarak ifade etmek mümkündür. Halkın halk tarafından yönetimi, hiç şüphesiz, halkın tamamının temel hak ve özgürlüklerini kullanabilmesi, halkın tamamının istek ve ihtiyaçlarının dikkate alınarak, bu doğrultuda, bu hak, istek ve ihtiyaçların, halkın seçtiği temsilcileri vasıtasıyla yönetilen devlet kurumlarınca yerine getirilmesi, bu işlemlerin ve bu işlemleri gerçekleştiren devlet kurumlarının halkın tamamı tarafından denetlenmesi anlamına gelmektedir.
Temsili demokrasi krizi olarak da adlandırılan halkın kendini yönetememesi durumu, popülizmin oluşmasına neden olan problemler arasında en önemli olanıdır. Zira, halkın kendini yönetebilmesinin gerçekleşmesi durumunda, popülizmin nedenlerini oluşturan problemler olarak gösterdiğimiz, ekonomik, global ya da ülkelerin kendi sosyal ve kültürel yapılarından kaynaklanan problemlerin de ortadan kaldırılması ya da olumsuz etkilerinin önemli ölçüde giderilmesi mümkün olabilecektir.
Halkın kendini yönetmesi, halkın çoğunluğunun ya da sadece bir kısmının değil, istisnasız tamamının temel hak ve özgürlüklerden yararlanmasını, devletin sağladığı imkanlardan adalet ve liyakat ilkelerine uygun olarak faydalanmalarını gerektirmektedir. Bunun gerçekleşmemesi, toplumlarda
4sadece siyasi iktidarlara karşı değil, siyasi kurum ve sistemlere karşı da güvensizlik oluşmasına, toplumsal rahatsızlıklara ve tepkilere neden olmaktadır.
Global problemler:
Global problemlere ve bu tür problemlerin nedenlerine ilişkin olarak aşağıdaki örnekler verilebilir.
-Dünya genelinde hemen hemen bütün ülkelerde etkilerini değişik oranlarda gösteren küreselleşme, iletişim devrimi, modernleşme ve post modernleşme olgularının, ulusal kurumlar, kültürler ve gelenekler üzerindeki etkilerinden kaynaklanan problemler.
-Demokratik ülkelerdeki neoliberalizm uygulamalarının sonucunda refah devleti ve sosyal devlet anlayışından önemli ölçüde vazgeçilerek, iş güvencesi ve sosyal güvencelerin büyük oranda ortadan kalkması sonucu oluşan problemler.
-Dünya sanayi üretiminin başka ülkelere kaymasının yarattığı sorunlar.
-Uluslararası göç dalgalarının ortaya çıkardığı ekonomik, sosyal ve kültürel etkiler.
-Dünya ekonomik krizinin olumsuz etkileri.
-Dünya genelinde, Sovyetler Birliği ve Varşova paktı’nın dağılması ve neoliberalizm gibi faktörlerin etkileri sonucu eski ideolojilerin etkilerini kaybetmesi.
-Devletler arası geçerli, gerçek ve adil bir hukuk düzeninin bulunmaması nedeniyle güce ve güçler dengesine dayalı kaotik devletler arası ortamın, güvensizlik durumu oluştur-
5ması ve devletler için güvenliği sağlama ve arttırma çabaları gerektirmesi. (Bu durum güvenlik harcamalarının artması, ülkelerin halklarının refahı ve ekonomik sıkıntılarının giderilmesi için kullanılabilecek ekonomik kaynakların, güvenlik için harcanması sonucunu doğurmaktadır.)
-Ağırlıklı olarak kaotik ve adaletsiz devletler arası ortamın etkisiyle artan terör olaylarının ülkelerin güvenlik endişelerini arttırması.
-Devletler arası güvensizlik ortamı ve artan uluslararası terör olaylarının, güvenlik gerekçesiyle, dünya genelinde, temel insan hakları ve özgürlükleri ve demokrasi uygulamaları üzerinde olumsuz baskı oluşturması.
Ekonomik kökenstrong problemler:
Bu tür problemlere, kapitalist ekonomik sistemin yapısından ve uygulamalarından kaynaklanan gelir adaletsizliği, hayat pahalılığı, işsizlik, ekonomik kriz gibi problemlerin yanı sıra ekonomik sistemin çıkar amaçlı davranışları ödüllendirmesi sonucu toplumda yol açtığı olumsuz sosyal, kültürel ve sosyopsikolojik etkilerden kaynaklanan problemleri örnek olarak vermek mümkündür.
Her ülkenin kendine özgü sosyal ve kültürel yapılarından kaynaklanan problemler:
Demokratik ülkelerin kendi sosyal ve kültürel yapılarıyla ilgili etnik, dini ve kültürel eşitsizlik ve problemler ve bu tür eşitsizlik ve problemlerden kaynaklanan ayrımcılık ve ötekileştirme sonucu oluşan rahatsızlıklar, bu tür problemlere örnek olarak verilebilir.
6Ağırlıklı olarak, iktidar ilişkilerinin uzlaşma ve rıza yerine, şiddet ve güç üzerine kurulu olduğu, demokrasi öncesi dönemlerin siyaset yapma tarzı olan popülist siyasetin, temsili demokrasilerde gittikçe belirginleşen bir biçimde ortaya çıkışının temel nedeni, temsili demokrasinin yeterince uygulanmamasıdır.
Temsili demokrasinin tam olarak uygulanması, toplumun istisnasız tamamının, hiçbir ayırım yapmadan, eşit siyasi ve hukuki özgürlüklere, temel insan hak ve özgürlüklerine sahip olması, devletin imkan ve hizmetlerinden eşit bir şekilde yararlanmasıyla mümkündür. Bunun gerçekleşebilmesi içinde demokrasinin temel değerleri olan adalet, özgürlük, eşitlik ve insana saygı ilkelerine sahip çıkılması, bu değerlerin yaşanılır hale gelmesini sağlayacak, temel insan hak ve özgürlüklerinin ve demokrasilerin koruma, denge ve kontrol mekanizmaları olan anayasa, kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı ve hukuk devleti gibi kurumlarla etkin bir şekilde güvence altına alınmaları gerekmektedir.
Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin yanı sıra, devlet ve ülke yönetimlerinde gittikçe önemi ve etkisi artan dördüncü bir güç olarak ortaya çıkan medyanın da, artan ve artacak önemine uygun bir biçimde demokratik kurallar çerçevesinde, demokrasilere daha fazla yararlı olacak bir şekilde yapılandırılması gerekmektedir.
Devletler arası gerçek, geçerli ve adil bir hukuk düzeninin kurulması böyle bir düzenin olmamasından kaynaklanan güvenlik endişesi nedeniyle oluşan, dünya genelinde temel insan hakları ve özgürlükleri ve demokrasi uygulamaları üze-
7rindeki olumsuz baskıyı ortadan kaldıracak, uluslararası terör olaylarının azalması ve ülke ekonomilerinin ve ülke halklarının refahlarının artması gibi sonuç ve etkileri yoluyla popülizmi hazırlayan toplumsal olumsuzluk ve rahatsızlıkların giderilmesine katkı sağlayacaktır.
Demokrasinin var olabilmesi ve yaşayabilmesi için ülke toplumlarını oluşturan kişilerin en azından önemli bir kısmının, siyasi açıdan kendi kendini yönetebilen, özgür bireyler olmaları gerekmektedir.12 Oysaki kapitalistleşme sürecinde, önemli ölçüde ekonomik çıkar ve menfaat dışında her türlü düşünce ve değerlerden uzaklaşma, dolayısıyla siyasal açıdan bir birey olmaktan uzaklaşma ya da birey olamama durumu söz konusudur.
Demokratik devletler, kendi vatandaşlarını siyasal açıdan bireyler haline getirmeyi amaçlayan ve önemli ölçüde bu amacın gerçekleşmesini sağlayan, onları ekonomik çıkarları dışında da özellikle sosyal ve siyasal konularda düşünebilen, alternatifler arasında karşılaştırmalar yapabilen, özgür kararlar alabilen, siyasal açıdan kendi kendilerini yönetebilecek, özgür bireyler haline getirebilecek eğitimi, demokrasi eğitimi kapsamında sağlamalıdır.
Kapitalist ekonomik sistem ve uygulamaları, demokratik kurallar çerçevesinde, demokrasiye daha fazla faydalı olacak, halkın ortak çıkar ve ihtiyaçlarına hizmet edecek şekilde yapılandırılmalıdır.
Kapitalist ekonomik sistemin en önemli değeri şahsi menfaat, en temel amacı şahsi menfaatin maximize edilmesi, mümkün olduğunca arttırılmasıdır. Demokrasinin en önemli değerleri olan adalet, insan temel hak ve özgürlüklerine saygı,
8özgürlük ve eşitlik gibi değerlerin gerçekleşmesi ve uygulanabilmesi ise şahsi menfaatlerin sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
Bu durumda kapitalist ekonomik sistemin temel değeriyle, demokrasinin temel değerleri arasında bir çatışma söz konusudur. Bu çatışmanın demokrasi ve değerlerinin lehine olacak şekilde çözümlenerek, kapitalist ekonomik sistemin bu hedef doğrultusunda yeniden yapılandırılması, sadece demokrasinin ve değerlerinin yaşamasına katkı sağlamış olmayacaktır. Böyle bir çözümleme, şahsi çıkar ve menfaatlerin de uzun vadeli güvence altına alınmasını sağlayacak, uzun vadede şahsi menfaatlerin de yararına olacaktır.
Demokrasinin, adalet ve insan temel hak ve özgürlüklerinin olmadığı bir ortamda, ülke vatandaşları bütün maddi birikimlerini bir anda kaybedebilecekleri gibi, kendileri ve yakınlarıyla ilgili olarak fiziksel ve manevi kayıplar da yaşayabileceklerdir. Yakın tarihte, özellikle 2.Dünya savaşı öncesi ve 2.Dünya savaşı süresince yaşanan gelişmeler, insanların bu tür durumlarda nelerle karşılaşabileceklerinin yaşanmış örneklerini sergilemektedir.
Temel hak ve özgürlüklerin kullanılabilmesi için, bu hakları kullanacak ülke insanlarının tamamının asgari geçim şartlarına, iş güvencesi ve sosyal güvencelere sahip olmaları, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri gerekmektedir. Ayrıca, demokrasinin toplumlarca öneminin anlaşılabilmesi, toplumu oluşturan kişilerin yeterli demokrasi kültür ve eğitimine sahip olmalarını da gerektirmektedir.13 Söz konusu güvence, hizmet ve eğitimler, ülke devletleri tarafından ekonomik ve sosyal haklar yoluyla sağlanmalıdır.
9Popülizmin demokrasi için yakın tarihte örnekleri yaşanmış olan büyük tehlikesinin önlenebilmesi için, mevcut popülist hareketlerin daha da popülistleşmesi veya karşıt popülist hareketler değil, öncelikle halkın halk tarafından, halk için yönetildiği gerçek demokrasinin, ülkelerin gerek iktidar, gerekse muhalefet kesimleri tarafından hedeflenmesi gerekmektedir.
Demokrasinin azlığı nedeniyle ortaya çıkan popülizmin, demokrasiyi ortadan kaldırmasının önlenmesi ancak daha çok demokrasiyle mümkün olabilir. Daha çok demokrasiyse, demokrasinin temel değerleri olan adalet, temel insan hak ve özgürlüklerine saygı, özgürlük ve eşitliğin yanı sıra, demokrasinin temel kurumları olan anayasa, güçler ayrılığı, hukuk devleti, bağımsız yargı gibi temel kurumların yaşatılmasıyla sağlanabilir.
10